Sultan Murat’ın ölümünden sonra tahta çıkan Fatih Sultan Mehmet (1444-1481) 2 yaşındaki kardeşi Ahmet’i ve Hasan’ı öldürttü. Ayrıca 2 eşini de öldürmüştür.
Nizam-ı alem için şehzadeler öldürülebilir söylemini Fatih ünlü kanunnamesi ile kurumsallaştırmıştır. Böylece bu maddeye dayanarak kendinden sonra tahta çıkan padişahlar ilk iş ve kendilerine tanınmış sözde bir hak olarak kardeşlerini katletmeye başladılar.
Fatih Kanunnamesi’nde Nizâm-ı Âlem için kardeş katli meselesi ile ilgili madde;
‘‘Ve her kimseye evlâtlarımdan saltanat müyesser ola, Nizâm-ı Âlem için karındaşların katl eylemek münasiptir. Ekser ûlema dahi tecviz etmiştir. Anunla âmil olalar.’’ Günümüz Türkçesi ile “Evlatlarımdan biri padişah olursa, dünya düzeni için kardeşlerini öldürmesi uygundur. Çoğu alim de uygun görmüştür.
İslam’a Göre İnsan Öldürmek Haramdır
Osmanlı İmparatorluğu’nda tahta çıkan padişahların, saltanatın geleceğini güvence altına almak amacıyla akrabalarını öldürtmesi, tarihçiler arasında tartışmalı bir konudur. Özellikle Türk tarihçilerin bir kısmı, bu uygulamayı dönemin şartları içinde değerlendirilmesi gereken, devletteki istikrar ve düzenin korunması adına mecburi bir önlem olarak görmektedir. Ancak, bu yaklaşım İslam’ın temel kuralları ve evrensel insan hakları açısından ciddi bir çelişki barındırmaktadır.
İslam dini ile yönetilen bir imparatorlukta, Kur’an-ı Kerim’de yer alan Maide Suresi’nin 32. Ayeti bu konuda oldukça açıktır:
“Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir kişiyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur.”Bu ayet, masum bir kişinin hayatına son vermenin Allah katında ne derece büyük bir günah olduğunu açıkça belirtmektedir. Bu bağlamda, taht uğruna masum bebeklerin, küçük yaştaki kardeşlerin veya diğer akrabaların öldürülmesi İslami açıdan haram olarak değerlendirilmektedir.
Bunun yanı sıra, modern ceza hukukunda da masum bireylerin, özellikle çocukların, kadınların ve akrabaların öldürülmesi kesinlikle yasaktır ve insanlığa karşı suç olarak kabul edilir. Her ne kadar Osmanlı döneminde bu uygulama, “nizam-ı âlem” (dünya düzeni) ilkesi çerçevesinde gerekçelendirilmiş olsa da, ahlaki ve hukuki açıdan kabul edilebilir bir savunma değildir. İnsan hayatına dair bu tür uygulamaların tarihsel koşullar içinde tartışılması gerektiği doğru olsa da, evrensel insani ve dini değerlerle bağdaştırılması mümkün değildir.
Günümüzde Osmanlı hayranlığı ile Osmanlı’nın tüm yaptıkları doğrudur zihniyetinde olanların bir insanlık suçu olarak kardeş katlini nasıl savunabildikleri hayret vericidir.
İlgili:
© 2024, Bedri Yılmaz.
BedriYilmaz.com by Bedri Yılmaz is licensed under Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International
Tüm hakları saklıdır! İçeriği izinsiz kullanmayınız!