Öğrenilmiş Çaresizlik

Öğrenilmiş Çaresizlik: Teori ve Örnekler

Giriş

Öğrenilmiş çaresizlik, bireylerin tekrar tekrar kontrol edemedikleri stresli durumlarla karşılaştıklarında, bu durumları kontrol etme yeteneklerine olan inançlarını kaybetmeleri ve pasif bir tavır sergilemeleri durumunu tanımlayan psikolojik bir kavramdır. İlk olarak Martin Seligman ve Steven Maier tarafından 1960’ların sonlarında keşfedilen bu kavram, özellikle psikoloji ve eğitim alanlarında önemli bir yere sahiptir.

Teorik Arka Plan

Öğrenilmiş çaresizlik, deneysel psikolojinin önemli bir bulgusudur. Seligman ve Maier, köpeklerle yaptıkları deneylerde, hayvanların kaçışın mümkün olmadığı şoklara maruz kaldıklarında, sonrasında kaçma şansı verildiğinde bile kaçma girişiminde bulunmadıklarını gözlemlemişlerdir. Bu, organizmanın kontrol edemediği stresli bir durum karşısında öğrenilmiş bir çaresizlik geliştirdiğini göstermektedir.

Bu teori üç ana bileşene dayanır:

  1. Davranışsal Yetersizlik: Bireyin, kontrol edemediği durumlarla karşılaştığında pasif kalması.
  2. Bilişsel Yetersizlik: Bireyin, gelecekteki durumların da kontrol edilemez olduğunu düşünmesi.
  3. Duygusal Yetersizlik: Bireyin, stresli durumlar karşısında çaresizlik ve umutsuzluk hissetmesi.

Öğrenilmiş Çaresizlik Örnekleri

Eğitimde Öğrenilmiş Çaresizlik

Eğitimde öğrenilmiş çaresizlik, öğrencilerin akademik başarısızlıklar karşısında motive olamamalarına neden olabilir. Örneğin, sürekli olarak düşük notlar alan bir öğrenci, ders çalışmanın veya çaba göstermenin sonuçlarını değiştirmeyeceğine inanarak çabalarını azaltabilir. Bu durum, öğrencinin öğrenme süreçlerinde daha pasif olmasına ve genel akademik performansının düşmesine yol açabilir.

İş Yerinde Öğrenilmiş Çaresizlik

İş hayatında öğrenilmiş çaresizlik, çalışanların kariyerlerinde ilerleme kaydedemeyeceklerini düşündüklerinde ortaya çıkabilir. Örneğin, sürekli olarak terfi edilemeyen bir çalışan, işinde başarılı olmak için ekstra çaba harcamanın bir anlamı olmadığına inanarak motivasyonunu kaybedebilir. Bu, iş performansının düşmesine ve genel iş memnuniyetinin azalmasına neden olabilir.

Klinik Psikolojide Öğrenilmiş Çaresizlik

Klinik psikolojide, depresyon ve anksiyete bozuklukları gibi durumların tedavisinde öğrenilmiş çaresizlik önemli bir faktör olarak kabul edilir. Örneğin, uzun süreli depresyon yaşayan bir birey, hayatındaki olumlu değişimlerin mümkün olmadığına inanarak terapi ve tedavi süreçlerine olan inancını kaybedebilir. Bu durum, bireyin tedaviye uyumunu ve genel iyilik halini olumsuz etkileyebilir.

Öğrenilmiş Çaresizlikle Başa Çıkma Yöntemleri

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)

Bilişsel davranışçı terapi, öğrenilmiş çaresizlikle başa çıkmada etkili bir yöntem olarak kabul edilir. BDT, bireylerin olumsuz düşünce kalıplarını ve inançlarını değiştirmelerine yardımcı olarak, daha olumlu ve kontrol edilebilir düşünce yapılarına ulaşmalarını sağlar. Terapi sürecinde, bireylerin başarısızlıkları yeniden değerlendirmeleri ve başarılarını artırmaları hedeflenir.

Eğitim ve Farkındalık

Eğitimciler ve işverenler, öğrenilmiş çaresizlik belirtilerini tanıyarak, bireylerin bu duruma düşmelerini önleyebilirler. Örneğin, öğrencilerin küçük başarılarını takdir ederek ve onları motive edici geri bildirimler vererek, eğitimde öğrenilmiş çaresizliğin önüne geçilebilir. Benzer şekilde, iş yerinde pozitif bir çalışma ortamı ve kariyer gelişim fırsatları sunarak, çalışanların motivasyonlarını yüksek tutmak mümkündür.

Destek Sistemleri

Bireylerin sosyal destek sistemlerine sahip olmaları, öğrenilmiş çaresizlikle başa çıkmada önemli bir rol oynar. Aile, arkadaşlar ve profesyonel destek ağları, bireylerin zor zamanlarında onlara destek olarak, çaresizlik duygularını azaltmalarına yardımcı olabilir. Sosyal destek, bireylerin stresle başa çıkma becerilerini artırarak, daha dirençli olmalarını sağlar.

Sonuç

Öğrenilmiş çaresizlik, bireylerin kontrol edemedikleri stresli durumlarla başa çıkma yeteneklerini kaybettikleri bir psikolojik durumdur. Eğitim, iş hayatı ve klinik psikolojide önemli etkileri olan bu durum, bireylerin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Ancak, bilişsel davranışçı terapi, eğitim ve farkındalık çalışmaları ile sosyal destek sistemleri aracılığıyla, öğrenilmiş çaresizlikle başa çıkmak mümkündür. Bireylerin kendi potansiyellerini fark etmeleri ve kontrol edebilecekleri durumlar karşısında daha aktif rol almaları, öğrenilmiş çaresizliği yenmelerine yardımcı olabilir.

Bu yazının, okuyucularınıza öğrenilmiş çaresizlik kavramını daha iyi anlamaları ve bu durumla başa çıkma yollarını keşfetmeleri konusunda faydalı olmasını umuyorum.

Öğrenilmiş Çaresizlik: Hayvanlar ve İnsanlar Üzerinde Yapılan Deneyler

Giriş

Öğrenilmiş çaresizlik kavramı, ilk kez Martin Seligman ve Steven Maier tarafından hayvanlar üzerinde yapılan deneyler sonucunda keşfedilmiştir. Bu kavramın insanlar üzerindeki etkilerini anlamak için yapılan deneyler de, öğrenilmiş çaresizliğin psikolojik ve davranışsal boyutlarını ortaya koymuştur. İşte hayvanlar ve insanlar üzerinde yapılan önemli deneyler ve bulguları:

Hayvan Deneyleri

Seligman ve Maier’in Köpek Deneyleri

1967 yılında Martin Seligman ve Steven Maier, öğrenilmiş çaresizlik teorisini ortaya koymak için köpeklerle bir dizi deney gerçekleştirdi. Bu deneyler üç aşamadan oluşuyordu:

  1. Kaçış Grupları (Kontrol Grubu): Bu gruptaki köpekler, ayaklarına verilen elektrik şoklarından kaçma veya bu şokları durdurma şansına sahiptiler. Bir butona basarak şoku durdurabiliyorlardı.
  2. Kaçışsız Gruplar (Deney Grubu): Bu gruptaki köpekler, şoklardan kaçma veya şoku durdurma şansına sahip değildiler. Şoklar, köpeklerin kontrolü dışında otomatik olarak duruyordu.
  3. Kontrolsüz Şok Grupları: Bu gruptaki köpekler, şoklardan kaçma veya onları durdurma şansına sahip olmayan kontrolsüz bir deney ortamında tutuluyorlardı.

Deneyin ikinci aşamasında, tüm köpekler yeni bir kaçış odasına yerleştirildi. Bu odada, köpekler bir engeli aşarak şoklardan kaçabiliyorlardı. İlk gruptaki köpekler (kontrol grubu) hızla engeli aşarak kaçmayı öğrendi. Ancak, ikinci gruptaki köpekler (deney grubu), daha önce şoklardan kaçma şansları olmadığı için pasif kaldılar ve kaçma girişiminde bulunmadılar. Bu sonuç, köpeklerin kaçamayacaklarına dair bir çaresizlik duygusu geliştirdiklerini gösterdi.

Seligman’ın Balık Deneyi

Martin Seligman, balıklar üzerinde de benzer bir deney gerçekleştirdi. Balıklar, iki bölmeli bir tankta tutuldu. Bir bölme güvenli, diğer bölme ise elektrik şoklarına maruz bırakılıyordu. İlk aşamada, balıklar şoklu bölmeden güvenli bölmeye yüzerek kaçabiliyorlardı. Ancak, daha sonra balıklar iki bölme arasındaki geçiş kapısı kapatıldı ve balıklar kaçma şansına sahip olmadılar. Kapı yeniden açıldığında, balıklar kaçma girişiminde bulunmadılar. Bu deney de öğrenilmiş çaresizlik teorisini destekler nitelikteydi.

İnsan Deneyleri

Hiroto’nun Öğrenilmiş Çaresizlik Deneyi

1974 yılında Donald Hiroto, öğrenilmiş çaresizlik kavramını insanlar üzerinde test etmek için bir deney gerçekleştirdi. Bu deneyde, katılımcılara kaçınılmaz bir gürültü maruziyeti uygulandı. Üç grup oluşturuldu:

  1. Kontrol Grubu: Gürültüyü durdurma şansına sahip olan katılımcılar.
  2. Deney Grubu: Gürültüyü durdurma şansı olmayan katılımcılar.
  3. Kontrolsüz Grup: Gürültüye maruz bırakılmayan katılımcılar.

Deneyin ikinci aşamasında, tüm katılımcılara bir bulmaca çözme görevi verildi. Gürültüyü durdurma şansına sahip olan katılımcılar ve gürültüye maruz kalmayan katılımcılar, bulmacaları çözmek için aktif bir şekilde çalıştılar. Ancak, gürültüyü durdurma şansı olmayan katılımcılar, bulmacaları çözmek için çok az çaba harcadılar ve hızla pes ettiler. Bu sonuç, insanların kontrol edemedikleri stresli durumlarla karşılaştıklarında öğrenilmiş çaresizlik geliştirdiklerini gösterdi.

Overmier ve Seligman’ın İnsan Deneyleri

Richard Overmier ve Martin Seligman, insanların öğrenilmiş çaresizlik geliştirme eğilimlerini test etmek için bir deney gerçekleştirdiler. Katılımcılar, kontrol edemedikleri bir gürültüye maruz bırakıldıktan sonra, bu durumu kontrol etme şansına sahip oldukları yeni bir görevle karşılaştılar. Ancak, daha önce kontrol edemedikleri duruma maruz kalan katılımcılar, yeni görevde de kontrol yeteneklerine olan inançlarını kaybettiler ve pasif bir tavır sergilediler. Bu deney, öğrenilmiş çaresizliğin insanlar üzerinde de benzer etkiler yarattığını gösterdi.

Sonuç

Öğrenilmiş çaresizlik, hayvanlar ve insanlar üzerinde yapılan deneylerle desteklenen güçlü bir psikolojik kavramdır. Seligman ve Maier’in köpeklerle yaptığı deneyler, bu kavramın temelini oluşturmuş ve daha sonra yapılan insan deneyleri, öğrenilmiş çaresizliğin geniş bir yelpazede geçerli olduğunu göstermiştir. Bu deneyler, bireylerin kontrol edemedikleri stresli durumlarla başa çıkma yeteneklerini kaybettiklerinde nasıl pasif ve umutsuz hale geldiklerini açıkça ortaya koymaktadır.

Bu yazının, okuyucularınıza öğrenilmiş çaresizlik kavramını ve bu kavramın hayvanlar ve insanlar üzerindeki etkilerini daha iyi anlamalarına yardımcı olmasını umuyorum.

© 2024, Bedri Yılmaz.

BedriYilmaz.com by Bedri Yılmaz is licensed under Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International

Tüm hakları saklıdır! İçeriği izinsiz kullanmayınız!

Leave a reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to site top



© 2024, Bedri Yılmaz.

BedriYilmaz.com by Bedri Yılmaz is licensed under Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International

Tüm hakları saklıdır! İçeriği izinsiz kullanmayınız!