”Kleptokrasi” terimi, özellikle siyasi ve ekonomik bağlamda, bir yönetim biçimini tanımlamak için kullanılır. Yunanca kökenli olan bu kelime, “hırsız” anlamına gelen “kleptes” ve “iktidar” anlamına gelen “kratos” kelimelerinin birleşiminden türetilmiştir. Kleptokrasi, hırsızlık ve yolsuzluk üzerine kurulu bir yönetim biçimini ifade eder. Bu tür bir yönetimde, iktidardaki kişiler ve gruplar, devletin kaynaklarını kendi kişisel çıkarları için yağmalama eğilimindedir.
Kleptokrasi Özellikleri:
- Yolsuzluk ve Rüşvet: Kleptokratik yönetimlerde, yolsuzluk yaygın ve sistematiktir. Rüşvet, ihale yolsuzlukları, kamu fonlarının zimmete geçirilmesi gibi eylemler, bu tür yönetimlerin temel özelliklerindendir.
- Güç ve Zenginlik Konsantrasyonu: Kleptokratik rejimlerde, siyasi güç ve ekonomik zenginlik genellikle küçük bir elit grup tarafından kontrol edilir. Bu elit grup, devletin tüm kaynaklarını ve imkanlarını kendi lehine kullanarak büyük servetler biriktirir.
- Demokratik Kurumların Zayıflığı: Kleptokrasilerde, hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı, özgür medya ve sivil toplum gibi demokratik kurumlar ya zayıftır ya da tamamen baskı altındadır. Bu durum, yolsuzluğun daha da yaygınlaşmasına neden olur.
- Halkın Yoksullaşması: Kleptokratik yönetimlerin en önemli sonuçlarından biri, halkın büyük bir kısmının yoksullaşmasıdır. Devlet kaynaklarının çalınması, eğitim, sağlık, altyapı gibi kamusal hizmetlerin yetersiz kalmasına neden olur ve halkın yaşam kalitesi ciddi şekilde düşer.
- Ekonomik İstikrarsızlık: Kleptokratik rejimler genellikle uzun vadede ekonomik istikrarsızlığa yol açar. Yolsuzluğun yaygınlaşması, yabancı yatırımların azalmasına, ekonomik büyümenin yavaşlamasına ve enflasyonun artmasına neden olabilir.
Kleptokrasi, genellikle otoriter yönetimlerle ilişkilendirilir, ancak demokratik görünümlü rejimlerde de ortaya çıkabilir. Bu tür rejimlerin çöküşü genellikle ciddi ekonomik krizler, sosyal huzursuzluklar ve siyasi değişimlerle sonuçlanır. Kleptokrasi, modern dünyada birçok ülkenin karşı karşıya kaldığı önemli bir sorundur ve bu tür yönetimlerin ortadan kaldırılması genellikle uzun ve zorlu bir süreç gerektirir.
Günümüzde kleptokrasi ile ilişkilendirilebilecek bazı ülkeler, genellikle otoriter rejimlerle yönetilen ve ciddi yolsuzluk sorunları yaşayan devletlerdir. Bu tür rejimlerde, iktidardaki liderler ve onların çevresindeki elitler, devlet kaynaklarını kendi çıkarları için kullanma eğilimindedir. İşte kleptokrasi ile anılan bazı güncel örnekler:
1. Rusya
Rusya, Vladimir Putin’in uzun süredir devam eden yönetimi altında kleptokrasi ile ilişkilendirilen bir ülke olarak sıkça gündeme gelir. Ülkedeki oligarklar, devletle yakın bağları olan iş insanları, büyük servetler elde etmiştir. Devletin ekonomik kaynakları, genellikle bu elit grupların zenginleşmesi için kullanılırken, yolsuzluk ve rüşvet yaygın bir sorun olmaya devam etmektedir.
2. Venezuela
Venezuela, Nicolás Maduro ve ondan önceki lider Hugo Chávez döneminde kleptokratik uygulamalarla ilişkilendirilmiştir. Ülkedeki ciddi ekonomik kriz, hükümetin yolsuzlukla ve devlet kaynaklarının kötüye kullanımıyla mücadele edememesiyle daha da derinleşmiştir. Petrol gelirlerinin yönetimi ve bu gelirlerin elitler tarafından kontrol edilmesi, kleptokrasi iddialarını güçlendirmiştir.
3. Ekvator Ginesi
Afrika’nın en küçük ülkelerinden biri olan Ekvator Ginesi, Devlet Başkanı Teodoro Obiang Nguema Mbasogo’nun uzun süredir devam eden yönetimi altında kleptokrasi ile ilişkilendirilir. Ülke, zengin petrol kaynaklarına sahip olmasına rağmen, bu zenginlik büyük ölçüde başkan ve onun çevresindeki dar bir elit grup tarafından kontrol edilir. Halkın büyük bir kısmı ise yoksulluk içinde yaşamaktadır.
4. Kongo Demokratik Cumhuriyeti
Kongo Demokratik Cumhuriyeti, uzun yıllardır süregelen iç savaşlar ve siyasi istikrarsızlık nedeniyle kleptokratik bir yönetim tarzına sahip olmuştur. Ülkedeki zengin doğal kaynaklar (özellikle madenler) çeşitli silahlı gruplar ve siyasi elitler tarafından kontrol edilmekte ve kişisel çıkarlar için kullanılmaktadır. Bu durum, ülkenin gelişimini ciddi şekilde engellemektedir.
5. Angola
Angola, uzun yıllar boyunca Devlet Başkanı José Eduardo dos Santos yönetiminde kleptokrasi ile ilişkilendirilmiştir. Ülkenin petrol gelirleri, büyük ölçüde başkanın ailesi ve yakın çevresi tarafından kontrol edilmiş ve halkın büyük bir kısmı bu zenginlikten fayda sağlayamamıştır. Dos Santos’un kızı Isabel dos Santos, Afrika’nın en zengin kadınlarından biri olarak bilinmekte ve servetinin büyük bir kısmını bu kleptokratik düzenin bir parçası olarak elde etmiştir.
6. Myanmar
Myanmar, askeri cuntanın uzun süreli yönetimi altında kleptokrasi ile ilişkilendirilmiştir. Askeri liderler ve onların çevresindeki kişiler, devletin ekonomik kaynaklarını ve doğal zenginliklerini kontrol ederek büyük servetler elde etmiştir. Bu süreçte halk, ciddi yoksulluk ve insan hakları ihlalleri ile karşı karşıya kalmıştır.
Kleptokrasi ile anılan bu ülkeler, genellikle güçlü liderlerin uzun süre iktidarda kaldığı, demokratik kurumların zayıf olduğu ve yolsuzluğun yaygın olduğu yerlerdir. Bu tür yönetimlerin uzun vadede ciddi sosyal, ekonomik ve siyasi sonuçları olabilmektedir.
Evet, kleptokrasi ile ilişkilendirilebilecek başka ülkeler de mevcut. Aşağıda bu tür yönetim biçimleriyle anılan birkaç ülke daha bulabilirsiniz:
7. Zimbabwe
Zimbabwe, uzun süre Robert Mugabe’nin liderliği altında kleptokrasi ile ilişkilendirilmiştir. Mugabe’nin 1980’den 2017’ye kadar süren yönetimi boyunca, devletin ekonomik kaynakları ve zenginlikleri büyük ölçüde onun ve yakın çevresinin elinde toplanmıştır. Tarım reformu adı altında gerçekleştirilen toprak kamulaştırmaları, ülkenin ekonomisine büyük zarar vermiş ve yolsuzluklar yaygınlaşmıştır. Mugabe’nin devrilmesi sonrasında bile, kleptokratik uygulamaların izleri ülkede varlığını sürdürmektedir.
8. Güney Sudan
Dünyanın en genç ülkelerinden biri olan Güney Sudan, bağımsızlığını kazandıktan sonra ciddi iç çatışmalarla ve kleptokrasiyle karşı karşıya kalmıştır. Ülkedeki liderler, petrol gelirlerini büyük ölçüde kendi çıkarlarına kullanarak zenginleşmiştir. Bu durum, iç savaşın ve insani krizlerin şiddetlenmesine neden olmuştur. Yolsuzluk ve kötü yönetim, ülkenin kalkınma çabalarını engellemiş ve milyonlarca insanı yoksulluk içinde bırakmıştır.
9. Honduras
Orta Amerika ülkelerinden Honduras, son yıllarda kleptokrasi ile ilişkilendirilen bir diğer ülkedir. Ülkede, siyasi elitler ve onların yakınları, uyuşturucu kaçakçılığı ve yolsuzlukla ilgili ciddi suçlamalarla karşı karşıya kalmıştır. Kamu fonlarının zimmete geçirilmesi ve rüşvet, ülkenin demokratik süreçlerini ve ekonomisini ciddi şekilde etkilemiştir. 2021’de eski Devlet Başkanı Juan Orlando Hernández’in ABD’de uyuşturucu kaçakçılığı suçlamasıyla karşılaşması, kleptokrasi iddialarını güçlendirmiştir.
10. Guatemala
Guatemala, özellikle son birkaç on yılda kleptokrasi ile ilişkilendirilen bir ülkedir. Ülkedeki birçok hükümet yetkilisi, yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu durum, ülkede ciddi siyasi istikrarsızlığa ve toplumsal huzursuzluklara neden olmuştur. Ülkedeki yolsuzlukla mücadele çabalarına rağmen, siyasi elitlerin ve iş dünyasının gücü, kleptokratik uygulamaların devam etmesine olanak sağlamıştır.
11. Nijerya
Nijerya, Afrika’nın en büyük ekonomilerinden biri olmasına rağmen, uzun süredir kleptokrasi ve yolsuzlukla mücadele etmektedir. Ülkenin petrol gelirleri, yıllar boyunca devlet yetkilileri ve onların yakın çevreleri tarafından zimmete geçirilmiştir. Bu durum, Nijerya’nın ekonomik potansiyelini sınırlamış ve büyük bir kısmı yoksulluk içinde yaşayan halkın durumunu daha da kötüleştirmiştir. Yolsuzlukla mücadele girişimlerine rağmen, kleptokratik uygulamalar ülkede yaygın olmaya devam etmektedir.
12. Meksika
Meksika, özellikle uyuşturucu kartelleri ve onların hükümetle olan bağlantıları nedeniyle kleptokrasi iddialarıyla karşı karşıya kalmıştır. Kartellerin gücü ve onların hükümet yetkilileriyle olan ilişkileri, yolsuzluğun ve rüşvetin yaygınlaşmasına yol açmıştır. Meksika’daki bazı yerel yönetimlerin ve polis kuvvetlerinin kleptokratik uygulamalarla suçlanması, ülkenin güvenlik sorunlarını daha da derinleştirmiştir.
Bu ülkeler, kleptokrasinin toplum üzerindeki olumsuz etkilerinin açık birer örneğidir. Kleptokrasi, sadece ekonomik istikrarsızlık ve yoksulluğa yol açmakla kalmaz, aynı zamanda toplumun adalet duygusunu da zedeler, demokratik süreçleri aşındırır ve uzun vadede ciddi siyasi krizlere yol açabilir.
Türkiye’nin Durumu
Türkiye’deki yönetim sistemi kleptokrasi olarak tanımlanmamaktadır; ancak ülkede zaman zaman yolsuzluk ve rüşvet olaylarıyla ilgili tartışmalar ve endişeler yaşanmıştır. Türkiye’de yolsuzluk, özellikle kamu ihaleleri, belediyeler, büyük projeler ve siyasetle ilişkili bazı alanlarda sıkça gündeme gelmiştir. Bu tür olaylar, bazı dönemlerde Türkiye’nin siyasi gündemini önemli ölçüde etkilemiştir.
Türkiye’nin Kleptokrasi Açısından Durumu
1. Yolsuzluk Algısı:
Uluslararası yolsuzluk algısı endekslerine göre, Türkiye zaman zaman yolsuzlukla mücadelede zorluklar yaşamış ve bu tür raporlarda olumsuz puanlar almıştır. Transparency International’ın her yıl yayımladığı Yolsuzluk Algı Endeksi’nde (Corruption Perceptions Index, CPI) Türkiye, 2010’lu yıllardan itibaren gerileyen bir trend göstermiştir. Bu, ülkede yolsuzluk algısının arttığını ve şeffaflık konusundaki endişelerin büyüdüğünü gösterir.
2. Yargı ve Bağımsızlık Sorunları:
Kleptokrasilerin temel özelliklerinden biri olan hukukun üstünlüğünün zayıflaması, zaman zaman Türkiye’de de gündeme gelmiştir. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda yaşanan tartışmalar, yolsuzlukla mücadelede etkinliğin sorgulanmasına neden olmuştur. Siyasi iktidarın yargı üzerindeki etkisi ve yargı organlarının bağımsızlığı konusundaki endişeler, Türkiye’de yolsuzlukla mücadelenin etkili bir şekilde yapılamadığı yönündeki eleştirileri güçlendirmiştir.
3. Medya ve Sivil Toplum:
Kleptokratik rejimlerde, medya ve sivil toplumun baskı altında tutulması yaygındır. Türkiye’de medya özgürlüğü ve sivil toplumun etkinliği, özellikle son yıllarda tartışmalı hale gelmiştir. Medyanın bağımsızlığına yönelik baskılar ve sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerine getirilen kısıtlamalar, yolsuzlukla mücadelede şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından olumsuz bir atmosfer yaratmıştır.
4. Büyük Projeler ve Kamu İhaleleri:
Türkiye’de özellikle büyük altyapı projeleri, kamu ihaleleri ve kentsel dönüşüm çalışmaları, yolsuzluk iddialarıyla gündeme gelmiştir. İhalelerin belirli şirketlere verilmesi, kamu kaynaklarının etkin kullanılmaması ve bazı projelerde şeffaflık eksikliği, kleptokrasiye özgü uygulamalara dair endişeleri artırmıştır. Bu durum, özellikle hükümetle yakın ilişkilere sahip bazı iş gruplarının kayrıldığı iddialarını doğurmuştur.
5. Siyasi Bağlantılar ve Rüşvet:
Türkiye’de zaman zaman hükümet yetkilileri ve bürokratlar hakkında rüşvet ve yolsuzluk suçlamalarıyla soruşturmalar açılmıştır. Ancak bu tür soruşturmaların sonuçsuz kalması veya etkin bir şekilde yürütülmemesi, kleptokratik uygulamaların varlığına dair algıyı besleyebilir. Bu durum, yolsuzluk iddialarının ciddi bir şekilde ele alınması gerektiği yönündeki eleştirileri artırmaktadır.
Genel Değerlendirme
Türkiye, kleptokrasi kavramı çerçevesinde tamamen tanımlanacak bir ülke olmamakla birlikte, yolsuzluk ve rüşvetle ilgili sorunlar zaman zaman gündeme gelmiştir. Demokratik ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir sistemin varlığı, bu tür sorunların çözümü için gerekli mekanizmaları sunar; ancak bu mekanizmaların etkin çalışması, yargı bağımsızlığı, medya özgürlüğü ve sivil toplumun gücü gibi unsurlara bağlıdır.
Türkiye’de kleptokrasiye dair endişeler, genellikle hükümetle yakın ilişkileri olan bazı grupların ekonomik kaynaklar üzerindeki etkisi, yolsuzluk iddialarının sıkça gündeme gelmesi ve bu iddiaların yeterince şeffaf ve tarafsız bir şekilde incelenmemesi üzerinden şekillenmektedir. Bu tür sorunların aşılması, Türkiye’nin demokratik ve hukukun üstünlüğüne dayalı yapısının güçlendirilmesine bağlıdır.
© 2024, Bedri Yılmaz.
BedriYilmaz.com by Bedri Yılmaz is licensed under Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International
Tüm hakları saklıdır! İçeriği izinsiz kullanmayınız!