Düşman Ceza Hukuku

Düşman Ceza Hukuku: Kavramı, Tarihi ve Ortaya Çıkışındaki Siyasi İklim

Düşman ceza hukuku (Feindstrafrecht), geleneksel ceza hukuku anlayışına aykırı düşen, bireyleri “hukuk öznesi” yerine “tehdit unsuru” olarak değerlendiren ve devletin güvenliğini öncelikli kılan bir hukuk anlayışıdır. Almanca kökenli olan bu kavram, Alman hukukçu Günther Jakobs tarafından 1985 yılında ortaya atılmıştır. Jakobs’a göre, devlet, bazı bireylere karşı olağan ceza hukukunun sağladığı hukuki güvenceleri askıya alarak, onları birer “düşman” olarak ele alabilir ve buna göre farklı kurallar uygulayabilir.

Bu yazıda düşman ceza hukuku kavramının tanımı, bu kavramın ortaya çıkmasına neden olan koşullar ve Jakobs’un görüşleri ele alınacaktır.


1. Düşman Ceza Hukuku Nedir?

Düşman ceza hukuku, suç işleyen kişilerin sıradan vatandaşlar gibi değil, devlete veya topluma yönelik bir tehdit olarak görülmesi gerektiğini öne süren bir anlayıştır. Bu bağlamda hukuk, sadece suçun cezasını belirleyen bir araç olmaktan çıkar; suçun önlenmesi amacıyla devletin güvenliğini önceleyen bir mekanizmaya dönüşür.

Jakobs, ceza hukukunu ikiye ayırır:

  1. Vatandaş Ceza Hukuku:
    • Hukukun tüm güvencelerinin sağlandığı geleneksel ceza hukukudur.
    • Sanıklar “birey” olarak değerlendirilir ve temel haklardan yararlanır.
    • Ceza, suçun ağırlığına göre belirlenir ve orantılı olmalıdır.
  2. Düşman Ceza Hukuku:
    • Bireyler “hukuk öznesi” olarak değil, birer “tehdit unsuru” olarak görülür.
    • Hukuki güvenceler asgariye indirilir veya tamamen ortadan kaldırılır.
    • Suç işleyen bireyin geçmiş eylemlerinden çok, gelecekte işleyebileceği suçlar dikkate alınır.
    • Devletin güvenliği ve toplum düzeni önceliklidir.

Düşman ceza hukukuna örnek olarak terörizmle mücadele yasaları, olağanüstü hal uygulamaları, önleyici tutuklamalar ve vatansızlaştırma politikaları verilebilir.


2. Düşman Ceza Hukuku Kavramını İlk Ortaya Atan Kimdir?

Günther Jakobs

Düşman ceza hukuku kavramı, 1985 yılında Alman ceza hukuku profesörü Günther Jakobs tarafından geliştirilmiştir. Jakobs, geleneksel ceza hukuku anlayışının bazı suçlulara karşı yetersiz kaldığını savunarak, devletin belirli bireylere karşı daha sert önlemler alması gerektiğini ileri sürmüştür.

Jakobs’un bu kavramı geliştirmesinde suçun yalnızca geçmişte işlenmiş bir eylem değil, gelecekte işlenebilecek potansiyel suçlarla da bağlantılı olması gerektiği fikri etkili olmuştur. Özellikle terör örgütleri, organize suç grupları ve devlete yönelik tehdit oluşturan kişi veya gruplar için düşman ceza hukukunun uygulanması gerektiğini savunmuştur.


3. Düşman Ceza Hukuku Kavramının Ortaya Çıktığı Dönemdeki Siyasi İklim

1980’lerin ikinci yarısında, Avrupa’da ve dünyada güvenlik politikalarının ön plana çıktığı bir dönem yaşanıyordu. Jakobs’un düşman ceza hukuku teorisini geliştirdiği dönemdeki siyasi iklim, bu kavramın ortaya çıkmasını büyük ölçüde etkilemiştir.

a) Terör Tehdidi ve Güvenlik Kaygıları

Jakobs’un düşman ceza hukuku teorisi, Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF)İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) ve İtalyan Kızıl Tugaylar gibi silahlı örgütlerin Avrupa’da gerçekleştirdiği eylemlerle aynı döneme denk gelmektedir. Bu örgütler, Avrupa’daki hükümetleri hedef alan bombalı saldırılar, suikastlar ve adam kaçırma eylemleri düzenliyordu. Devletler ise bu tehditlere karşı daha sert güvenlik politikaları geliştirme arayışına girdi.

b) Soğuk Savaş Sonrası Düzen ve Hukuk Devleti Tartışmaları

1985 yılı, Soğuk Savaş’ın son yıllarına denk gelmektedir. Batı dünyasında komünizm tehdidi algısı hala devam etmekteydi. Aynı zamanda, hukuk devletinin sınırlarının ne olması gerektiği konusunda tartışmalar yapılıyordu. Jakobs’un önerdiği düşman ceza hukuku, devletin hukuku yalnızca birey haklarını korumak için değil, kendi varlığını korumak için de bir araç olarak kullanabileceğini savunuyordu.

c) 11 Eylül Saldırıları ve Küresel Terörizm

Jakobs’un düşman ceza hukuku kavramı, özellikle 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından büyük yankı uyandırmıştır. ABD, El Kaide tehdidine karşı sert önlemler alarak Guantanamo Hapishanesi’ni kurmuş, şüpheli görülen kişileri mahkeme kararı olmadan süresiz olarak gözaltına almış ve işkence iddialarıyla gündeme gelmiştir. Avrupa ülkeleri de benzer şekilde terörle mücadelede daha sert yasalar çıkarmıştır.

Bu süreçte ABD’deki Vatanseverlik Yasası (USA PATRIOT Act), İngiltere’de 2005 Terörle Mücadele Yasası ve Fransa’daki olağanüstü hal uygulamaları, düşman ceza hukuku yaklaşımıyla uyumlu politikalar olarak değerlendirilmiştir.


4. Günümüzde Düşman Ceza Hukuku Uygulamaları

Düşman ceza hukuku, modern dünyada birçok ülkede farklı biçimlerde uygulanmaktadır:

  • ABD: Guantanamo tutuklamaları, dron saldırılarıyla önleyici öldürmeler ve terör şüphelilerine yönelik keyfi gözaltılar.
  • Çin: Uygur Türkleri ve diğer etnik gruplara yönelik sert güvenlik politikaları, “yeniden eğitim kampları”.
  • Türkiye: OHAL dönemi uygulamaları, KHK’larla ihraçlar ve uzun süreli gözaltılar.
  • Rusya: Putin yönetiminin muhalifleri “düşman” olarak tanımlaması ve sert baskı politikaları.

Düşman ceza hukuku, güvenlik kaygılarıyla gerekçelendirilse de, insan haklarını ihlal etme riski taşıdığı için ciddi eleştirilere maruz kalmaktadır. Günümüzde birçok hukukçu, bu anlayışın hukuk devletini zayıflatacağını ve keyfi yönetimlere yol açacağını savunmaktadır.


Sonuç

Düşman ceza hukuku, Günther Jakobs tarafından 1985 yılında ortaya atılan ve belirli bireylere karşı hukuki güvenceleri askıya alan bir hukuk anlayışıdır. Terörizm, organize suç ve devlete karşı

© 2025, Bedri Yılmaz.

BedriYilmaz.com by Bedri Yılmaz is licensed under Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International

Tüm hakları saklıdır! İçeriği izinsiz kullanmayınız!

Leave a reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to site top