Atlantikçilik, Kuzey Amerika ile Avrupa arasındaki daha yakın ilişkilere destek veren bir ideolojik inançtır. Bu ilişkiler, siyasi, ekonomik ve savunma konularında işbirliğini amaçlayarak katılımcı ülkelerin güvenliğini ve refahını korumayı hedefler. Atlantikçilik, liberal demokrasiyi ve çokkültürlülüğü birleştiren açık bir toplumun ilerici değerlerini sürdürmeyi amaçlar. Terim, Kuzey Amerika ve Avrupa arasındaki Atlantik Okyanusu’ndan türetilmiştir.
Atlantikçilik felsefesi, özellikle II. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş dönemlerinde, NATO ve Marshall Planı gibi çeşitli Avro-Atlantik kuruluşlarının kurulmasıyla güçlü bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bu görüş, Kuzey Amerika’nın aktif bir şekilde Avrupa’ya katılımını teşvik eder. Atlantikçilik, bölgeden bölgeye ve ülkeden ülkeye çeşitli tarihsel ve kültürel faktörlere bağlı olarak farklılık gösterir. Özellikle Doğu Avrupa, Orta Avrupa, İrlanda ve Birleşik Krallık gibi bölgelerde güçlü olduğu kabul edilir.
Tarih boyunca, Atlantikçilik ve kıtasalcılık arasında gerilimler yaşanmış ve bazıları transatlantik işbirliği yerine bölgesel işbirliği veya entegrasyonu vurgulamıştır. Atlantikçilik, Kuzey Amerika ile Avrupa arasında entegrasyonu savunurken, bu görüşü eleştirenler daha çok bölgesel işbirliği üzerinde durmuşlardır.
Atlantikçilik, I. Dünya Savaşı sonrasında öne çıkmış ve özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerikan ve Kanadalı askerlerin Avrupa’da savaşmalarıyla güçlenmiştir. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte, Atlantikçilik felsefesi değişmiş ve ilişkilerdeki stratejik önemi azalmıştır. Ancak, eski Varşova Paktı ülkeleri ve bazı Avrupa ülkeleri, Atlantikçiliği Rusya’nın tehdidine karşı bir savunma olarak benimsemiştir.
Yirminci yüzyılın sonlarına doğru, terörizm ve Irak Savaşı gibi olaylar Atlantikçilik görüşünü etkilemiş ve yeni bir anlayışın doğmasına neden olmuştur. Özellikle 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında NATO’nun devreye soktuğu 5. Madde, Atlantikçilik anlayışının güncellenmesine ve ittifakın savunma stratejilerinin gözden geçirilmesine yol açmıştır.
Son dönemde, Atlantik ilişkileri üzerinde etkisi olan yönetimler arasında farklılıklar yaşanmıştır. Örneğin, Trump döneminde NATO içinde gerilimler artmış ve Atlantikçilik eleştirilere maruz kalmıştır. Ancak, Biden yönetimi başladığında, Atlantik ilişkisinin yeniden önem kazandığı görülmüştür.
Atlantikçilik, genellikle Birleşik Krallık ve Doğu ve Orta Avrupa’da güçlü bir şekilde etkilidir. Ancak, bu görüşün genel eğilimlerine baktığımızda, Avrupa’da sağ siyasetle biraz daha güçlü olduğu, Amerika Birleşik Devletleri’nde ise politik merkez-sol spektrumunda yer aldığı görülmektedir.
Soğuk Savaş sonrasında, transatlantik ticaret ve siyasi bağlar güçlü kalmış olsa da, genel eğilim kıtasal ekonomik entegrasyona yönelmiştir. Bu, Avrupa Ekonomik Alanı ve Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması gibi anlaşmalarla açıkça görülmüştür.
Sonuç olarak, Atlantikçilik, Kuzey Amerika ile Avrupa arasındaki ilişkilerin dinamiklerini etkileyen bir ideolojik inanç sistemidir. Tarihsel olarak güçlü bir temeli olan Atlantikçilik, zaman içinde değişmiş ve farklı dönemlerde farklı anlamlar kazanmıştır. Bu görüş, uluslararası ilişkilerdeki gelişmelere bağlı olarak sürekli evrim geçirmekte ve günümüzde de önemli bir role sahiptir.
© 2024, Bedri Yılmaz.
BedriYilmaz.com by Bedri Yılmaz is licensed under Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International
Tüm hakları saklıdır! İçeriği izinsiz kullanmayınız!