Vatandaşını Terkeden Devlet

Vatandaşını Terkeden Devlet: Yaşanan Toplumsal Sorunlar

Günümüzde devlet, vatandaşlarının mağduriyetlerine yeterince çözüm üretmeyen bir pozisyonda. Mazlum ve masum insanların haklarının korunmadığı, mağduriyetlerinin giderilmediği bir sistem içinde, toplumun geniş kesimlerinin devlete olan güveni sarsılıyor. Bu insanlar, devlete olan mesafeleri ya da toplumsal statüleri ne olursa olsun, sistematik bir biçimde korunma ihtiyaçlarına cevap bulamıyor. Bu durum, devlete olan güvenin zedelenmesiyle sonuçlanırken, toplumsal düzen açısından büyük tehlikeler barındırıyor. Zamanla biriken bu tepkiler, toplumsal patlamalara dönüşerek devletin bekasına ciddi bir tehdit oluşturabilir.

Toplumun Devlete Tepkisi: Sosyolojik Bir İnceleme

Vatandaşların, sokaklarda karşılaştıkları şiddet ve adaletsizlik karşısında devlete duyduğu tepki, sosyolojik bir olgu olarak incelenebilir. Brezilya’da yaşanan bir örnek, devletin suçlulara karşı yetersiz kaldığı durumlarda, vatandaşların kendi adaletlerini aramaya başladığını göstermektedir. Brezilya’da, çeteler tarafından soyulan vatandaşlar, devletin müdahale etmeyişine karşılık kendi araçlarıyla çete üyelerine zarar vermeye başlamıştır. Benzer bir sosyal dinamik yaşanabilir. Devletin yeterince müdahale etmemesi halinde, vatandaşların kendi çözüm yollarını araması ve toplumsal adaleti kendi başlarına sağlamaya yönelmesi muhtemeldir.

Çocuk İstismarı: Devletin Sessizliği

Uzun yıllardır küçük çocuklar, özellikle de kız çocukları, aile içi ya da toplumsal yapılar içinde cinsel tacize uğramaktadır. Maalesef bu masumların öldürülmesi gibi olaylar yaşandığında, devlet bu suçları aydınlatmaktan çok, bu olayların üzerini örtmeyi tercih etmektedir. Feodal yapının baskısı, ekonomik güçlerin siyaset ve yargı üzerindeki etkisi ve devletin itibarını koruma refleksiyle bu suçlar örtbas ediliyor. Ancak bu yaklaşım, suçların büyümesine ve cezasız kalmasına yol açarak toplumu daha da derin bir adaletsizlik ortamına sürüklüyor.

Kadına Yönelik Şiddet: Devletin Yetersiz Müdahalesi

Kadına Şiddet Araştırması 2020

Türk toplumunda köklü bir ataerkil ve feodal zihniyet hâkimdir. Bu zihniyet, kadını erkeğin mülkü olarak görmekte ve kadına yönelik şiddeti normalleştirmektedir. Kadınların kendi hayatlarına dair aldıkları kararlar, erkek egemenliği tarafından reddedilmekte ve çoğu zaman bu redde şiddet eşlik etmektedir. Devletin, kadınların bu şiddetten korunması konusunda aldığı tedbirlerin yetersizliği, mağdurları koruyamama sonucunu doğurmakta ve bu durum, toplumda kadınların yaşam hakkının güvence altına alınmadığı algısını pekiştirmektedir.

Sağlık Çalışanlarına Şiddet

Doktorlar, sağlık çalışanları toplum sağlığını koruma adına büyük fedakârlıklarla görev yaparken, şiddet vakalarının kurbanı olmaktadır. Hastaların ve yakınlarının, yetersiz tedavi ya da uzun bekleme süreleri nedeniyle sağlık çalışanlarına yönelttiği şiddet, sağlık sistemini derinden sarsmaktadır. Devletin bu konuda etkin önlemler alamaması, şiddetin yaygınlaşmasına neden olmakta ve sağlık çalışanlarının görevlerini yaparken güven içinde olmalarını engellemektedir.

Taksici Sorunu: Devletin Yetersizliği

Büyük şehirlerde, özellikle İstanbul’da, taksiciler tarafından sergilenen düzensiz ve haksız davranışlar hem yerli halkı hem de turistleri zor durumda bırakmaktadır. “Taksici terörü” olarak adlandırılan bu soruna karşı devletin yeterince çözüm üretmemesi, sorunun giderek büyümesine neden olmaktadır. Taksicilere yönelik denetim ve cezai yaptırımların yetersizliği, bu problemi çözmek yerine daha da derinleştirmektedir.

Trafikte Anarşi: Yolları Kesme Vakaları

Asker uğurlamaları ve düğün konvoyları gibi olaylarda yolların kesilmesi, trafik düzenini ve toplumsal barışı tehdit eden bir durum hâline gelmiştir. Trafikte diğer araçları tehlikeye atan bu davranışlar, sadece bireylerin değil, toplumun genel güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Devletin bu tarz olaylara karşı etkili bir müdahale mekanizması geliştirememesi, toplumda güvensizlik hissi yaratmakta ve bu güvensizliğin zamanla şiddete dönüşme riski artmaktadır.

“Ne Bakıyorsun” Kavgaları

Normal vatandaşın günlük hayat içersinde ne bakıyorsun bahanesi ile şiddete maruz kalması ve devletin bu masum ve mazlum vatandaşı koruyamayıp hakkını arama imkanı vermemesi ardından şiddet uygulayanları berbest bırakması vatandaşının devlete güvenini ortadan kaldırmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Bile Şiddetin Bir İletişim Metodu Olarak Kullanılması

Sırf toplum içinde değil toplumun aynası ve yönetim makamı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde bile şiddetin geçerli bir iletişim metodu olarak uygulanması hatta kan dökülmesi toplum barışının nasıl korkunç bir eşikte olduğunu da bizlere göstermektedir.

Ceza Ehliyeti Olmayanların Toplum İçine Salınmaları

Türk Ceza Kanununun 32.’nci madde 1.’inci fıkrasına göre  ceza ehliyeti olmayan kişinin “algılama” ve “irade” yeteneklerinden birinin bulunmaması halinde ceza ehliyetinin bulunmadığı kabul edilir. Ceza ehliyeti olmayanlar işledikleri suçlar nedeniyle cezalandırılmazlar. Ancak, haklarında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine hükmedilebilir. Fakat Türkiye’de ceza ehliyeti olmayan kişiler suç işledikten ve adli tıp incelemesinden sonra tekrar toplum içine salınıyorlar. Bu da normal ve masum vatandaşların kamu düzeni içinde ceza ehliyeti olmayan kişiler ile muhatap olmaları anlamına geliyor. Ceza işleyen ceza almadığı ya da toplumdan tevrit edilmediği gibi masumlar işlenen suçtan zarar gördüklerinde cezalandırılmış oluyorlar. Ve yıllardır da bu soruna devlet bir çözüm getirmemiş durumdadır.

Çözüm Önerileri

Devletin, vatandaşlarını korumak için hukuku tam anlamıyla işletmesi gerekmektedir. Hukukun üstünlüğü ilkesine dayalı bir yönetim anlayışı benimsenerek, suç işleyenlere karşı etkili ve caydırıcı cezai yaptırımlar uygulanmalıdır. Kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı ve doktorlara yönelik saldırılar gibi toplumsal meselelerde devletin müdahale kapasitesi artırılmalı ve somut adımlar atılmalıdır. Örneğin, kadına yönelik şiddeti önlemek için daha kapsamlı koruma tedbirleri alınmalı ve kadına şiddet uygulayanlara karşı daha sert cezalar getirilmelidir.

Ayrıca, taksicilere yönelik denetim mekanizmaları sıkılaştırılmalı ve yol kesme gibi ilkel davranışların önüne geçilmelidir. Kamu düzenini bozan bu tür eylemlere karşı daha katı yaptırımlar getirilmelidir. Şiddete karşı yapılacak cezai düzenlemeler, yalnızca suçluları değil, toplumu da koruyacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.

Sonuç olarak, devletin vatandaşlarını etkin bir biçimde koruyacak tedbirler alması, toplumsal düzenin sürdürülebilirliğini sağlaması açısından hayati önem taşımaktadır. Devletin bu adımları atmaması, uzun vadede daha büyük toplumsal sorunlara ve devlete olan güvenin tamamen yok olmasına yol açabilir.

© 2024, Bedri Yılmaz.

BedriYilmaz.com by Bedri Yılmaz is licensed under Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International

Tüm hakları saklıdır! İçeriği izinsiz kullanmayınız!

Leave a reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to site top



© 2024, Bedri Yılmaz.

BedriYilmaz.com by Bedri Yılmaz is licensed under Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International

Tüm hakları saklıdır! İçeriği izinsiz kullanmayınız!