Giriş
Belirtmek isterim ki bu yazı, tamamen hayali bir yapıyı ve bu yapının var olması durumunda ortaya çıkabilecek olası tehlikeleri ele alan bir fikir çalışmasıdır. Dikey Devlet Yapılanması olarak adlandırılan bu senaryo, gerçekte var olmayan ve tamamen teorik bir kurgudan ibarettir. Yazıda dile getirilen görüşler ve senaryolar, sadece fikir jimnastiği amacıyla kaleme alınmış olup, hiçbir gerçek kişi, kurum ya da olayla doğrudan bir ilişki taşımamaktadır. Bu bağlamda, yazının herhangi bir bağlayıcılığı veya gerçek dünya ile bir ilişkisi bulunmamaktadır. Amaç, böyle bir yapı ortaya çıktığında ne gibi sonuçlar doğurabileceğine dair bir düşünce denemesi yapmaktır.
Dikey Devlet Yapılanması: Paralel Yapıdan Sonra Oluşan Yeni Güç Mekanizması
Yakın siyasi tarihde, devlet içindeki farklı güç odaklarının etkisi ve bu odakların devlet mekanizması üzerindeki kontrol çabaları sıklıkla tartışma konusu olmuştur. Devletin bürokratik yapısında, özellikle 21. yüzyılın başlarından itibaren, derin değişimler yaşanmıştır. Bu süreçte “Paralel Devlet Yapılanması” olarak adlandırılan, devletten bağımsız bir otoriteye sadakat gösteren örgütlü yapıların varlığı kamuoyunda geniş yankı bulmuş ve bu yapıların devletin farklı kademelerine sızdığı ortaya çıkmıştır.
Özellikle “Paralel Devlet Yapılanması” olarak adlandırılan ve devletin çeşitli kurumlarında örgütlenerek resmi hiyerarşiye alternatif bir yapı oluşturan oluşumun ortaya çıkışı ve sonrasında yaşanan süreçler, devlet mekanizmasının işleyişinde derin izler bırakmıştır. Paralel devlet yapılanması açığa çıkarıldıkça, bu yapıya mensup olan bürokratlar, askerler, polisler, hakimler, savcılar ve diğer devlet görevlileri devletin tüm kademelerinden tasfiye edilmiştir.
Ancak bu tasfiyeler sonucunda oluşan boşluk, kısa bir süre sonra başka bir yapılanma tarafından doldurulmuştur: Dikey Devlet Yapılanması.
Paralel yapının deşifre edilip tasfiye edilmesinin ardından, oluşan güç boşluğu yeni bir hayali yapılanmanın, “Dikey Devlet Yapılanması”nın, ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Bu yazıda, Dikey Devlet Yapılanması’nın doğuşu, yapısı ve etkileri detaylı bir şekilde inceleyeceğim.
Paralel Devlet Yapılanması’nın Ortaya Çıkışı ve Tasfiyesi
Paralel Devlet Yapılanması, devletin resmi kurumlarının içinde ve dışında örgütlenerek, devletin karar alma mekanizmalarını kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeyi hedefleyen bir yapıyı ifade eder. Bu yapı, yıllar içinde ordu, emniyet, yargı, eğitim ve bürokrasi gibi kritik alanlarda kadrolaşarak, devletin asli görev ve sorumluluklarını kendi ideolojik ve politik hedefleri doğrultusunda şekillendirme çabasına girişmiştir.
Paralel yapının varlığı, devletin iç işleyişini ve halkın devlete olan güvenini sarsmış, hukuk dışı uygulamalar ve yetki aşımı örnekleriyle demokratik kurumların işlevselliğini zayıflatmıştır. Ancak, çeşitli soruşturma ve operasyonlarla bu yapının faaliyetleri ortaya çıkarılmış ve geniş çaplı tasfiye süreçleri başlatılmıştır. Devletin tüm kademelerinde yürütülen bu temizlik operasyonları sonucunda, paralel yapıya mensup olduğu tespit edilen bürokratlar, askerler, polisler, hakimler, savcılar ve diğer kamu görevlileri görevlerinden uzaklaştırılmış veya yargı önüne çıkarılmıştır.
Güç Boşluğu ve Dikey Devlet Yapılanması’nın Doğuşu
Paralel Devlet Yapılanması’nın tasfiyesi sonrasında, devletin kritik kurumlarında ciddi bir insan kaynağı açığı ve yönetim boşluğu ortaya çıkmıştır. Bu boşluğun doldurulması sürecinde, yeni bir yapılanma şekillenmeye başlamıştır: Dikey Devlet Yapılanması.
Dikey devlet yapılanması, devlete değil, belirli bir otoriteye sadakat gösteren bir sistem olarak gelişmiştir. Bu yapıda, devletin en üst düzeyindeki bürokratlar, kendi kurumlarına ya da devlete değil, dikey yapı içindeki hiyerarşinin en tepesinde yer alan otoriteye bağlılık göstermektedirler. Bu süreçte ordu, emniyet, siyaset, akademi, medya, hukuk ve ekonomi gibi devletin kritik kurumlarındaki üst düzey yöneticiler, devletin resmi kurallarına ve anayasasına değil, bu yapıdaki otoritenin emir ve talimatlarına göre hareket eder hale gelmiştir.
Dikey Devlet Yapılanması, paralel yapının aksine, daha merkeziyetçi ve hiyerarşik bir örgütlenme modeli sunmaktadır. Bu modelde, devlet kurumlarının en üst düzey yöneticileri ve karar alıcıları, resmi devlet hiyerarşisinden ziyade, yapı içerisindeki en üst otoriteye bağlılık göstermektedirler. Bu bağlılık, kişisel sadakat ve ekonomik çıkar ilişkileri üzerinden şekillenmektedir.
Paralel yapının tasfiyesinin ardından oluşan güç boşluğu, Dikey Devlet Yapılanması’nın aşama aşama ve sistematik bir şekilde devlet kurumlarına nüfuz etmesine olanak sağlamıştır. Bu süreçte, yeni atamalar ve terfiler, liyakat prensibinden ziyade, yapı içindeki otoriteye sadakat ve bağlılık kriterlerine göre gerçekleştirilmiştir.
Dikey Devlet Yapılanması’nın Yapısı ve İşleyişi
Dikey Devlet Yapılanması’nda, devlete ait kurumların en üstündeki bürokratlar ve yöneticiler, görevlerini devlete değil, bu yapının liderliğine hizmet edecek şekilde yürütmektedirler. Bu yapı, devlete sadakati değil, yapı içindeki hiyerarşiyi ve lider otoriteye bağlılığı esas alır.
Örneğin:
- Ordunun en üst düzeydeki generalleri, devletin değil, dikey yapının emirlerini takip eder.
- Emniyet teşkilatının en üst kademe yöneticileri, yasaların yerine, yapı içindeki otoriteye hesap verir.
- Medya ve basın kuruluşlarının başındaki kişiler, halkı bilgilendirmekten ziyade, yapı içindeki otoritenin çıkarlarını koruyacak şekilde hareket eder.
- Hukuk sistemindeki hakimler, savcılar ve diğer yetkililer, adalet dağıtmak yerine, yapı içindeki gücü koruma çabası içinde olurlar.
Bu yapılanmada, sadakat ve liyakat anlayışı tamamen dönüşüme uğrar. Liyakat artık bireylerin yetkinliklerine göre değil, yapı içindeki otoriteye olan bağlılıklarına göre değerlendirilir. Dolayısıyla, devletin resmi işleyişi ve bürokratik düzeni büyük oranda zayıflar, çünkü sadakat, devlete değil, bu yapının çıkarlarına yöneliktir.
Merkezileşmiş Otorite ve Sadakat İlişkisi
Dikey Devlet Yapılanması’nın temel özelliği, tüm karar alma süreçlerinin ve yönetim mekanizmalarının merkezileşmiş bir otorite etrafında şekillenmesidir. Devletin farklı kurumlarının en üst düzey yöneticileri, bu otoriteye doğrudan bağlılık göstermekte ve kararlarını bu bağlılık çerçevesinde almaktadırlar. Bu durum, kurumlar arası denge ve denetim mekanizmalarının zayıflamasına ve tek bir merkezden yönetilen bir devlet yapısının oluşmasına neden olmaktadır.
Bu yapılanmada, sadakat kavramı büyük önem taşımaktadır. Görevine getirilen bireyler, yetkinlik ve deneyimlerinden ziyade, otoriteye olan bağlılıkları ve sadakatleri üzerinden değerlendirilmekte ve ödüllendirilmektedirler. Bu sadakat ilişkisi, bireylerin görevlerini yerine getirirken bağımsız hareket etmelerini engellemekte ve karar alma süreçlerinin objektifliğini zedelemektedir.
Ekonomik Çıkarlar ve Güç Konsolidasyonu
Dikey Devlet Yapılanması içinde yer alan bireyler, bulundukları pozisyonlar sayesinde önemli ekonomik avantajlar elde etmektedirler. Bu ekonomik çıkarlar, bireylerin yapı içerisindeki sadakatlerini pekiştirmekte ve yapının devamlılığını sağlamaktadır. İhale süreçleri, kamu kaynaklarının dağılımı ve ekonomik düzenlemeler, yapı içerisindeki bireylerin ve grupların menfaatleri doğrultusunda şekillendirilmektedir.
Ekonomik çıkarların bu denli ön planda olması, devlet kaynaklarının etkin ve adil kullanımını engellemekte ve kamu hizmetlerinin kalitesini düşürmektedir. Ayrıca, ekonomik gücün belirli bir yapı içinde konsolide edilmesi, piyasa dinamiklerini bozmakta ve rekabet ortamını zayıflatmaktadır.
Gönüllü Sadakat
Dikey Devlet Yapılanması’na mensup olan bireyler, yalnızca otoriteye olan bağlılıkları nedeniyle değil, aynı zamanda elde ettikleri ekonomik çıkarlar nedeniyle de bu yapıya bağlı kalmaya devam ederler. Bu yapı içinde yer almak, bireylere maddi kazançlar ve fırsatlar sunar. Bu fırsatlar, yapı içindeki bireylerin bu düzenin devamı için gönüllü olarak çalışmasına neden olur.
Bu kişilere sağlanan ayrıcalıklar ve ekonomik kazançlar, dikey yapının daha da güçlenmesine ve sürekliliğinin sağlanmasına katkı sağlar. Bu bağlamda, dikey devlet yapılanması içinde yer alan bireyler, kraldan çok kralcı bir tutum sergileyerek, yapı içindeki otoriteyi korumak için her türlü adımı atmaya hazırdırlar.
Kurumsal Yapıların Dönüşümü ve Bağımsızlığın Erozyonu
Dikey Devlet Yapılanması, devletin temel kurumlarının bağımsızlığını ve işlevselliğini olumsuz etkilemektedir. Yargı, medya, akademi, güvenlik güçleri ve diğer kritik kurumlar, yapı içerisindeki otoritenin kontrolü altına girmekte ve asli görevlerinden sapmaktadırlar.
- Yargı: Bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı organları, yapı içerisindeki otoritenin etkisi altına girerek adalet dağıtma görevini layıkıyla yerine getirememektedirler. Bu durum, hukukun üstünlüğü ilkesini zedelemekte ve toplumun adalet sistemine olan güvenini sarsmaktadır.
- Medya: Basın ve yayın organları, özgür ve objektif haber yapma misyonlarından uzaklaşarak, yapı içerisindeki otoritenin propagandasını yapar hale gelmektedirler. Medyanın bu şekilde kontrol altına alınması, toplumun doğru ve tarafsız bilgiye erişimini engellemekte ve demokratik tartışma ortamını kısıtlamaktadır.
- Akademi: Üniversiteler ve araştırma kurumları, bilimsel özgürlük ve bağımsızlık prensiplerinden uzaklaşarak, yapı içerisindeki otoritenin ideolojik doğrultusunda hareket etmeye zorlanmaktadırlar. Bu durum, akademik kalitenin düşmesine ve bilimsel ilerlemenin yavaşlamasına neden olmaktadır.
- Güvenlik Güçleri: Ordu ve emniyet teşkilatı gibi güvenlik kurumları, ulusal güvenliği ve kamu düzenini sağlama görevlerinden saparak, yapı içerisindeki otoritenin siyasi hedeflerine hizmet eder hale gelmektedirler. Bu, güvenlik güçlerinin etkinliğini ve halkın bu kurumlara olan güvenini olumsuz etkilemektedir.
Dikey Devlet Yapılanması’nın Toplumsal ve Siyasal Etkileri
Dikey Devlet Yapılanması’nın devlet mekanizması ve toplum üzerinde çeşitli olumsuz etkileri bulunmaktadır:
- Demokratik Kurumların Zayıflaması: Kurumların bağımsızlığının ve denetim mekanizmalarının zayıflaması, demokratik işleyişi olumsuz etkilemekte ve otoriter eğilimlerin güçlenmesine yol açmaktadır.
- Hukuk Devletinin Erozyonu: Adalet sisteminin tarafsızlığını yitirmesi, hukuk devletinin temel prensiplerinin zedelenmesine ve vatandaşların hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine neden olmaktadır.
- Ekonomik Verimliliğin Düşmesi: Ekonomik kararların liyakat ve etkinlikten ziyade sadakat ve çıkar ilişkileri üzerinden alınması, kaynakların verimsiz kullanımına ve ekonomik büyümenin yavaşlamasına yol açmaktadır.
- Toplumsal Güvenin Sarsılması: Devlet kurumlarına olan güvenin azalması, toplumun genelinde güvensizlik ve huzursuzluk duygularının artmasına neden olmaktadır.
- Uluslararası İmajın Zedelenmesi: Dikey Devlet Yapılanması’nın varlığı ve etkileri, ülkenin uluslararası arenadaki imajını olumsuz etkilemekte ve dış ilişkilerde çeşitli sorunlara yol açmaktadır.
Dikey Devlet Yapılanmasının Tehlikeleri ve Devletin Beka Sorunu
Devletin asli varlığı, onu oluşturan milletin ve halkın refahını artırmak, güvenliğini sağlamak ve temel insan haklarına dayalı bir yaşam sunmaktır. Devlet, vatandaşlarının eğitim, sağlık, hukuk, özgürlük ve adalet gibi en temel haklarını güvence altına alarak, bireylerin bu haklar doğrultusunda onurlu bir yaşam sürmelerini sağlamakla yükümlüdür. Bu asli görevler, devletin meşruiyetinin ve varlık sebebinin temelini oluşturur.
Ancak, Dikey Devlet Yapılanması’nda, devletin bu asli görevleri ikinci plana itilmiş ve devlet, geniş halk kitlelerinin refahı ve güvenliği yerine, dar bir zümrenin çıkarlarını koruyan bir mekanizmaya dönüşmüştür. Bu zümre, devletin çeşitli kademelerinde örgütlenerek, devletin imkanlarını ve kaynaklarını yalnızca kendi çıkarları doğrultusunda kullanmakta, toplumun geri kalanını ihmal etmektedir. Sonuç olarak, devletin varlık gerekçesi olan halkına hizmet etme misyonu ortadan kalkmakta, devlet sadece bu küçük zümre için var olmaya başlamaktadır.
Bu durum, devletin vatandaşları nezdindeki meşruiyetini ciddi şekilde zedelemekte ve halkın devlete olan aidiyet duygusunu yıkmaktadır. Devlete güvenini kaybeden ve devletin kendi çıkarlarını korumadığına inanan bireyler, devlete olan bağlılıklarını kaybetmekte, hatta devlet karşıtı bir tutum geliştirmektedirler. Bu aidiyet ve güven duygusunun yok olması, devletin toplum üzerindeki birleştirici ve düzenleyici rolünü zayıflatmakta, sosyal uyum ve toplumsal barışı tehdit etmektedir.
Vatandaşların devlete olan bağlılıklarını yitirdiği ve kendilerini devlete ait hissetmedikleri bir ortamda, devletin varlığı sürdürülebilir olmaktan çıkar. Vatandaşlarının desteğini ve güvenini kaybeden bir devlet, uzun vadede ayakta kalamaz ve eninde sonunda yıkılmaya mahkum olur. Bu durum, devletin bekası açısından büyük bir tehlike arz eder. Dikey Devlet Yapılanması, bu tehlikenin somut bir örneğidir. Devletin varlık sebebini oluşturan toplumsal mutabakat ve aidiyet duygusu zayıfladığında, devletin varlığını sürdürmesi imkansız hale gelir.
Sonuç olarak, Dikey Devlet Yapılanması’nın varlığı, sadece dar bir zümrenin çıkarlarını koruyarak, devletin asli görevlerinden sapmasına yol açmakla kalmaz, aynı zamanda devletin bekasını da tehdit eder. Devlete olan bağlılık ve aidiyet duygusunun zayıflaması, toplumun devlete olan inancını kaybetmesine ve devleti oluşturan halkların, o devlet için yaşamak istememelerine yol açar. Bu durum, uzun vadede devletin yıkılmasına ve yerine, halkın çıkarlarını koruyan yeni bir yapının ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Dolayısıyla, devletin bekası için, halkın refahını ve güvenliğini önceleyen, adil ve kapsayıcı bir yönetim anlayışının benimsenmesi zorunludur.
Sonuç ve Öneriler
Dikey Devlet Yapılanması, devletin kurumsal yapısını ve toplumun demokratik değerlerini tehdit eden ciddi bir sorundur. Bu yapının etkilerinin azaltılması ve ortadan kaldırılması için şu adımlar atılabilir:
- Kurumsal Reformlar: Devlet kurumlarının bağımsızlığını ve etkinliğini yeniden tesis etmek için kapsamlı reformlar gerçekleştirilmelidir. Liyakat esaslı atama ve terfi sistemleri güçlendirilmelidir.
- Hukukun Üstünlüğünün Sağlanması: Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı yeniden tesis edilmeli, hukuk devletinin temel prensipleri eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır.
- Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Kamu yönetiminde şeffaflık artırılmalı ve yöneticiler hesap verebilir bir yapıya kavuşturulmalıdır. Yolsuzluk ve usulsüzlüklerle etkin bir şekilde mücadele edilmelidir.
- Sivil Toplumun Güçlendirilmesi: Sivil toplum kuruluşlarının ve medya organlarının özgür ve bağımsız bir şekilde faaliyet göstermeleri desteklenmelidir.
- Eğitim ve Bilinçlendirme: Toplumun demokratik değerler ve vatandaşlık bilinci konusunda eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi sağlanmalıdır.
Sonuç olarak, Dikey Devlet Yapılanması gibi yapılar, devletin işleyişini ve toplumun refahını olumsuz etkileyen ciddi tehditlerdir. Bu tehditlerle mücadele etmek ve demokratik, şeffaf ve etkin bir devlet yapısı inşa etmek, toplumun tüm kesimlerinin ortak çabasıyla mümkün olacaktır. Devlet kurumlarının liyakat ve hukukun üstünlüğü prensipleri doğrultusunda yeniden yapılandırılması, toplumun güveninin yeniden tesis edilmesi ve ülkenin sürdürülebilir kalkınması için hayati önem taşımaktadır.
© 2024, Bedri Yılmaz.
BedriYilmaz.com by Bedri Yılmaz is licensed under Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International
Tüm hakları saklıdır! İçeriği izinsiz kullanmayınız!